Bankanın arka odalarından birinde sıkışmış halde kalan rehineler ve soyguncuya yukarıdan açılan bir delikten yemek gönderilir çünkü olay tam 6 gün boyunca devam eder. Soyguncu bu esnada, hapisanede bulunan arkadaşı Clark Olofsson'un yanına gelmesini istemiş, Dagens Nyheter gazetesine bir röportaj vermiş, başbakan Olof Palme'yi arayarak isteklerinin gerçekleştirilmesini istemiştir. Rehinelerden birisi de telefonu alarak, soyguncunun isteklerinin yerine getirilmesi için Palme'ye yalvarmış üstelik.
Rehineler bu olayda, soyguncuya yardım etmiş, polisi sert bulmuştur. Röportajı okuyan halk da soyguncuya hak verir hale gelmiştir. Ve işte bu olay psikoloji literatürümüze "Stockholm Sendromu" olarak geçmiştir.
Stockholm'un Normalmstorg semtinde çektiğim bir fotoğraf bu; anlattığım olay ise sağ alt katında bulunan 'Kredit Banken'de geçiyor.
Şiddet katlanılamaz boyutlara ulaştığı, güçlü olanın öldürme riskinin olduğu durumlarda, başetme sistemi olarak, şiddet uygulayana bozuk bir empati kurma hali ortaya çıkabilir. Katlanamayacak kadar negatif duygu yüklü bir sürecin içinde kaldığımızda, bilinçdışı böyle oyunlar oynar hayatta kalmak için...
Peki Stockholm'den kendimize dönelim; negatif süreçlerle başetmek için siz neler yapıyorsunuz?
Katlanamayacağınız duygusal çaresizlik sizi neleri yapmaya zorluyor?